08 Aralık


Tamer'in, O Eski Bir Güvercindi şiirini düşünerek yaşadım günün sabaha karşı vakitlerini. Güvercin, çocukluk muydu acaba, yoksa özgürlük müydü; belki de git git tükenen -tüketilen- ormanlardı onun imgelem dünyasında.
...
Geçti çocuk gölgelerinden, dönmedi artık,
Yapacak işleri vardı utanmaktan başka. 
Dizelerinin altını çizip de Ülkü Tamer'den ayrıldığımda gece yarısını çoktan geçmişti.
Sessiz ve tenha şehir. Karşı tepeler puslu, güneş mahçup, sokaklar ıpıslak .Çayımı içerken, boş saksılarım düşüyor aklıma yine. Canım sıkılıyor, kızıyorum kendime. Üşenmesem de, kışın ortasında bahar yaratsam keşke! Biraz funda toprağı, en sevdiklerimden birkaç kök çiçek; küpe, menekşe, orkide meselâ, açelya da olabilir...Güneşe bakan pencerelerime renkli bir canlılık katsam. 
Time Dergisi'nin kapak haberini dinlerken, olağanüstü dediklerimizin aslında yaşamın tam da ortasında olduğunu düşünüyorum birden. Derginin 14 aralıkta yayımlanacak sayısının kapağında, 2020'nin üzerine kocaman kırmızı bir çarpı çekilmiş ve "2020, şimdiye kadarki en kötü yıl" cümlesi yazılmış. Hak etmedi mi sanki; üst üste yaşanan ve bize "Bu kadar da olamaz." dedirten bunca felâketten sonra?..
Dünkü filmin ardından,  Çavdar Tarlasındaki Çocuklar'ı bir kere daha okumalıyım diye geçiriyorum içimden. Yukarılardan alıp, elimin altında, görünür bir yere bırakıyorum kitabı, unutmamak için.