A... İçin


“Ben eski soruları seviyorum. 
Ah eski sorular, eski cevaplar,
Yok onlar gibisi.” Beckett, Son Oyun
Çapanın sallanışı suyun derinliklerine gittikçe kısalan yaylar çiziyor ve sonunda duruyor. (Bir bitişi işaret eder gibi) Hayır görmüyorum; bu resmi, önümden güz rengi bir tenhalıkla akıp giden ormana gözlerimle ben çiziyorum. 
Küçük bir kış bahçesindeyim. Camın hemen yanındaki, üzeri sağa sola savrulmuş müsveddeler, defterler, kitaplarla darmadağın yazı masasında bu satırları kaleme almaya çalışırken, yine mektuplar sızıyor düşüncelerime. Bir defasında şöyle yazmışım sana:
[‘Kasımpaşa kıyıları tersane
Bir kız sevdim alimallah bir tane
Her dem sevdalıya kız mı bahane
Top çiçeğim deste gülüm canım İstanbullum...’ O Rifat
**
‘...1943 Mart ayında bütün Boğaziçi’ni buzlar doldurduğu günlerde, kulaklarına kar suyu kaçtığı için sersemleyen ve buzlar arasında su üstünde oynaşan binlerce torik balığını zıpkınla yakalayıp dışarı alır ve tavasını yapardık...’
**
‘...İkindi saatlerinde çıkarak, sularda gezinmek ve daha sonra eğer varsa mehtabı temaşa etmek, bu füsunlu Boğaziçi’ni büsbütün bir sihir âlemine çeviren mehtapta sandalla dolaşmak...’ A. Şinasi Hisar
“Sevgili A..., 
sana Aydın Boysan’ın Nereye Gitti İstanbul kitabından, eski bir İstanbullu olarak onun bu şehirde geçirdiği çocukluk ve gençlik yıllarına ait anıları ve bu eski zamanların görkemli şehrini şiirlerine, romanlarına taşımış şair ve yazarlarımızdan alıntıları ile merhaba demek istedim. Nasılsın?
Biliyorum, biriktirdiğin eşsiz hatıralarınla sen de benim gibi geçmişin o zarif İstanbul’una için için özlem duyanlardansın.
Zorunlu olarak hızlı ve yorucu yaşadığım son birkaç ay beni biraz hırpalamış. Ankara’ya döndüğümden beri evde dinlenmeye, kendimi olabildiğince çabuk toparlamaya çabalıyorum.
Boysan kalemi neşeli bir yazardır. Boynunda karafaki ile dolaşan müzmin rakıcılardan oluşu belki, sözcüklerine bir çakırkeyiflik vermişti. Kim bilir? Bu, işin şakası elbette. Zihnim de bedenim gibi öyle yorgun ki şu sıralar, kitaplıktan çekip onun rahat okunabilirliğine, tatlı sohbetine sığındım desem yeridir.
Unutmadım, aklımda senin Gazoz Ağacı. İyileşir iyileşmez alacağım. Kudret Aksal’ı bir an önce okumaya can atıyorum.
Gevezeliğim tuttu, bağışla.
İyilik dileklerimle A...
Ha, bir küçük ekleme yapayım; ola ki bu kitabı almak istersen, 2004 basımı kuşe kâğıda çok özel İstanbul fotoğrafları ile olanını öneririm. Zira geçenlerde yeni baskısına rastladım, diğerinin yanında pek yavan geldi bana. 
Mayıs 2020”]
Faulkner’ın, bende derin bir iz bırakmış o cümlesi dilime dolandı nedense şimdi. Mırıldanıyorum usulca. 
“...Babamın insanlar uzun zaman ölü kalabilmeye hazırlanmak için yaşarlar dediği aklıma gelirdi...”
Düşen damlalarla su birikintileri gamzeleniyor. Ipıslak bir güz var camın ardında ve aramızda geri alınamaz bir uzaklık.