Sabahın Adsız Öyküsü


Yine ne derin bir ürküntü; depremle uyanmışız!.
Güneş bir kaçıyor, saklanıyor bir ortaya çıkıyor. Dalgınca sabahı seyrediyorum. Penceremin hemen altındaki, incecik narin yaprakları gelin telini andıran ağaç iyiden iyiye sarımsı pembeye bürünmüş. 
Uzanıp Ülkü Tamer'i alıyorum kitaplığın üst gözlerinden birinden. Rengârenk küçük ayraçlar iliştirmişim “Güneş Topla Benim İçin” de en sevdiklerimin sayfa köşelerine. 
Güllerin arasından akan nehirlerle, sevi soluğunun havaya savurduğu kuşlarla, yıkanan cerenlerle nasıl nahif bir resmini çiziyor Tamer, sevişmenin. Sevişmenin en şiirsel halini yaşıyorum adeta “Nehirler Akıyordu”yu okurken. Ve ılgın benizli bu sabaha aşk karışıyor.
“Nehirler Akıyordu...
Nehirler akıyordu  güllerin arasından
Aydınlığa çeviriyordu karanlığı
Soluğun kuşlar savuruyordu havaya
Nehirler akıyordu saçlarının arasından 
Boynuna iniyordu kıvrılarak
Çekenler yıkanıyordu göğüslerinde
Aşktı bu
Aşktı
O gece
Bir gülün içinden bir nehir aktı”